El Cabbar Esma-ül Hüsna

star vote post

El Cabbar Esma-ül Hüsna

El Cabbar Esma-ül Hüsna. Kırılanları onaran, eksikleri tamamlayan, dilediğini zorla yaptırmaya muktedir olan demektir.

Ey düzeni bozulan her şeyı tanzım eden “Cabbar” olan Allah’ım! Bizi izzetinle himaye eyle ve tüm düşmanlarımızı alçalt.

El Cabbâr Esma-ül Hüsna, Bu ismi şerif cebir maddesindendir. Cebir, “kırık kemiği sarıp bitiştirmek, eksiği bütünlemek” mânasına geldiği gibi, “icbar etmek”, yani, “zorla iş gördürmek” mânasına da gelir.

Reklam

Bu manaya göre kırılanları onarır, eksikleri tamamlar, her türlü perişanlıkları düzelgir, yoluna koyan.

Cebbâr’ın ikinci manasına göre de; Allah Teâlâ kâinatın her noktasında ve her şey üzerinde dilediğini yaptırmağa muktedirdir. Hüküm ve iradesine karşı gelinmek ihtimali yoktur.

0 Allah ki, O’ndan başka ilah yoktur. Melik’tir; Kuddus ’tur; Selam ’dır; Mü’min ’dir; Müheymin ’din’ Aziz’dir; Cebbar’dır; Mütekebbir’dir. Allah, (müşriklerin) şirk koştuklarından çok Yücedir. (Haşr Suresi, 23)

Allah’a karşı büyüklenmenin, O’na teslim olmamanın altında, insanın kendisini Allah’tan bağımsız bir varlık olarak görüp, sahip olduğu bazı özelliklerin kendinden kaynaklandığını zannetmesi, dolayısıyla kendine bir “benlik” vermesi yatar. Hâlbuki bu, son derece çarpık bir mantıktır. İnsan biraz durup düşünse, bu dünyaya kendi iradesiyle gelmediğini, hayatının ne zaman son bulacağını bilmediğini, sahip olduğu fiziksel özelliklerin kendi seçimiyle kendisine verilmediğini rahatlıkla görebilir.

El Cabbar (cc)
El Cabbar (cc)

Kendi bedeni de dâhil olmak üzere sahip olduğu her şeyin geçici olduğunu ve sonunda yok olacağını anlar. Tüm bunlar insanın tümüyle aciz olduğunun, hiçbir şeyin gerçekte kendisine ait ve kendi kontrolü dâhilinde olmadığının açık delilleridir. Eğer biraz daha düşünürse, bu delillerin sayısız olduğunu görebilir.

Bütün bu gerçekler karşısında insanın, kendisini yaratan Rabbine karşı büyüklenmeye kalkmasının ne kadar akılsızca bir tavır olacağı ortadadır.

Oysa insanın Allah’ın büyüklüğünü, her şeyi yoktan var ettiğini, insanların sahip oldukları bütün imkân ve özellikleri verenin Allah olduğunu, dilediği anda da hepsini geri alabileceğini, tüm canlıların ölümlü olduğunu, tek baki kalacak olanın Allah olduğunu kabul edip, gerçek sahibine teslim ohnası gerekir. Çünkü Allah, Kendisi’ne karşı haksız yere büyüklenen, aczini bilmeyen ve yüz çeviren herkese dilediği zaman zorla boyun eğdirmeye güç yetirendir.

El Cabbâr Celle Celalühu

El Cebbâr Esma-ül Hüsna, isminin türediği kök kelime olan cebr, sözlükte üç anlama gelmektedir. Bu anlamlar şunlardır:

1- Birini yoksulluktan kurtarıp-varlik sahibi yapmak, kırılan kemiği tedavi etmek. Buna göre cebr, düzeltmek ve iyileştirmek anlamındadır.

2- Zorlamak, zorla yaptırmak. Bu anlamda cebr sözcüğü, üçlü kelime yapısıyla (ce-be-re) değil; dörtlü kelime yapısıyla (e-c-be-re)_ kullanılır. “Ecbertuhu alâ kezâ” (onu şuna zorladım) denilir.

3- Büyüklenmek, güç ve kuvvetini göstermek. Araplar, ellerin uzanamadığı yüksek hurma ağaçlarına “Nahletü’n-cebbâre/Büyük hurma ağacı” derler.

Kur’an-ı Kerîm’ de bu“ isim “Ey Musa, orda cebbâr (zorba/iri yapılı) bir kavim vardır.’ ”19° şeklinde geçer. Ünlü dilbilimci el-Ahfeş, âyette geçen “cebbâr” sözcüğüyle, o şehirde bulunanların uzun boylu, güçlü ve iri yapılı olmaları kastedildiğini söyler. Ona göre burada, şehirdeki adamlar, ellerin uzanamadığı yüksek hurma ağaçlarına benzetilmektedirler. Çünkü “Raculun cebbâr” denildiğinde uzun boylu, güçlü ve iri cüssesiyle büyük hurma ağacına benzeyen adam kastedimektedir..

Katâde ise, âyette geçen “cebbâr” sözcüğü hakkında: “Bu kimseler, başka kimselerin sahip olmadıkları güçlü ve iri bedenlere sahiptiler.” der.

Kimisi de âyette geçen “cebbâr” sözcüğünün bir şeye zorlayan, zorba an . lamında olduğunu söyler. elEzherî: “Bu, hicazl1larm kullandığı bilinen bir sözcüktür” der ‘

İmam Şafiî cebbârı, iktidar sahibi zorba olarak tanımlar.

el-Ferrâ ve _ez-Züccâci-î cebbâr sözcüğünü şöyle açıklarlar: “İnsanlardan cebbât olan, inSanlari kendi isteğine zorlayan, azg1n ve zorba kimsedir. Allah’ ın ismi olan Cebbâr ise, kırıkları iyileştiren, yoksulları zenginleştiren demektir.”

Fakat bu, Mütekebbir ismine daha yakın bir anlamdır. Bu nedenle Cebbâr isminin değil; Ceberüt isminin karşılığıdır.

Hz. Peygamber şöyle dua ederdi: “Güç ve kuvvet sahibi, bütün varlıkların yaratıcısı ve hükümdarı, ulu ve yüce Allah, her türlü noksanlıktan uzaktır.”191

Cebbâr ismi, Allah’ın Mütekebbir, Melik, Azim ve Kahhâr isimleri gibi ululuk ve yücelik bildiren bir isimdir.

İbn Abbas der ki: “Cebbâr, ulu ve yüce demektir. Ceberütullah; Allah ın azameti ve yüceliği demektir.”

Bu isim zorba krallar için de kullanılmaktadır. es-Süddî, “Cebbâr, insanları isteği doğrultusunda zorlayan ve onlara baskı uygulayandır” der. Burada Cebbâr, Kahhâr anlamında kullanılmıştır.

Muhammed b. Ka’b ise şöyle söyler: “Cebbâr, insanları kendi istediği şeylere zorladığı için böyle isimlendirilmiştir. Allah’ın dilemesi olmadan insanlar bir an bile Rablerine isyan edemezler.“

el-Enbâri, “Allah’ın bir ismi olarak Cebbâr, ulaşılamayan, erişilemeyen, ei uzatıiamayan, uiu ve yüce demektir” der.

Allah’ ın Cebbâr sıfatı üç temel manaya dayanır: Hükümranlık, üstünlük

Ve yücelik.192 Hurma ağacı boyu uzayıp yükselince, eller yetişemez olunca “cebbare” olarak adlandırılır. Bu yüzden Allah Teâlâ da ulu (Mütekebbir) ve yüce-üstün (Azîz), anlamlarına yakın olan Cebbâr adıyla isimlendirilmiştir. Bu üç ismin her biri diğer ikisinin anlamını kapsar.

.Bu üç isim (Azîz, Mütekebbir ve Cebbâr), şu üç ismin (Hâlik, Bâri’, Musavvir) benzeridir. Cebbâr ve Mütekebbir isimleri Azîz isminin açıklaması olduğu gibi, Bâri’ ve Musavvir isimleri de Hâlik isminin birer açıklaması ve aynntısıdır. Buna göre Cebbâr, güç ve kuvvetin, izzet ve üstünlüğün, hükümranlığm kemâlidir. Bu yüzden Yüce Allah’ın en güzel isimleri arasında yer almıştır.193

Yorum yapın